ULUSLARARASI YATIRIM ANLAŞMALARININ TAHKİM YOLUYLA ÇÖZÜMÜ
- Tevfik Mert SOLAK
- 14 Kas 2024
- 19 dakikada okunur

GİRİŞ
Yabancı sermaye yatırımları, uluslararası alanda büyük çaplı yatırımlardır. Devletler, kalkınma hedeflerine ulaşmak için yabancı sermaye yatırımlarını kullanmaktadır. Yabancı sermayelerin öneminin ekonomik açıdan büyük darbelerin alındığı İkinci Dünya Savaşı sonrası artması ile, devletler yabancı sermayenin teşviki için kendi hukuk düzenlerinde yasalar ortaya çıkartmışlardır ki ülkemizde de yabancı yatırımların teşviki amacıyla 4875 Sayılı Doğrudan Yabancı Yatırımlar Kanunu[1] çıkarılmıştır.
Yabancı yatırıma ihtiyaç duyan ülkelerin kalkınmakta olduğu gerçeğiyle yatırımı yapacak yabancıların yatırımın yapılacağı ülkenin sosyal, siyasi ve ekonomik istikrarın sağlanmamış olmaması ile tehlikenin varlığından söz edilebilecektir. Uzun süreli ve kalıcı yabancı yatırımların yapılması beklenen bir devletin cazip sayılabilmesi için politik, ekonomik ve hukuki istikrarın sürekliliği önem taşımaktadır[2].
Yabancı yatırımcı için görünüşte bağımsızlığa sahip olmayan ve bu gibi nedenlerle önyargılı olunan ev sahibi devletin yargı unsurları ile uyuşmazlıkların çözülmesi her zaman mümkün olamamaktadır. Yabancı yatırımcı ile yabancı yatırıma ev sahipliği yapan devlet veya kamu kurum ve kuruluşları arasında ortaya çıkan uyuşmazlıklarda çözüm yeri günümüzde çoğunlukla tahkimdir[3]. Yabancı yatırımcı, ev sahibi bir devlete bu şekilde dava açabilecek, anlaşmazlık çözülebilecek ve kaybettiği haklarını elde edebilecektir. Ev sahibi devletin yabancı yatırımcının tahkim anlaşmasına göstereceği rıza ile tahkim yolu açılmış olacaktır.
Çalışmamızda, yabancı yatırıma dair uyuşmazlıklardan doğan tahkim yöntemi olan yatırım tahkimine giriş yaparak uluslararası anlaşmalarla kurulan yabancı yatırımlara ilişkin hükümleri düzenleyen kuruluşlar ve yatırım tahkimindeki yerleri, yatırım tahkiminin kuralları, yatırım tahkimine uygulanacak hukuk ve yatırım tahkimi kararlarının hukuki durumları incelenecek; ardından olarak yatırım tahkiminde ortaya çıkan sorunlar ele alınacak ve yatırım tahkimi ile milletlerarası ticari tahkimin farkları belirtilecektir.
I. YATIRIM TAHKİMİNE GİRİŞ
1980 yılından itibaren Türkiye Cumhuriyeti kapsamında izlenen ekonomik politikalar ile devletin özelleştirmeler yapmak veya yeni yatırımlar için özelleştirilmiş sektörler geliştirme çabalarına öncelik verildiği görülmektedir. İlgili kapsamda kamunun üstlendiği altyapıya dair görevlerin de özel hukuk kişileri tarafından yapılmaya başlanılması ele alınmıştır. Altyapı çalışmaları olarak ilk olarak devlet tekelinde bulunan elektrik enerjisinin özel sektöre açılması yolunda adımlar atılmıştır.
Enerji sektörünün özel hukuk kişilerince üstlenilmesinin ardından yabancı yatırımcıların Türkiye’yi yeni bir pazar yeri olarak gördüğü anlaşılmaktadır[4]. Enerji sektöründe yaşanan durumlar ile yerli ve yabancı özel hukuk kişilerinin yatırımları ile ilgili olarak 1999 yılında 2709 Türkiye Cumhuriyeti Anayasa’sında (Anayasa)[5] değişiklik[6] yoluna gidilmiş ve yeni düzenlemeler getirilmiştir. Her ne kadar Anayasa’da yaşanan değişiklik öncesinde de yabancı yatırımlar var olsa da değişikliğin ardından uygulamanın kapsamı fazlasıyla genişlemiş ve böylece Türk hukukunda son derece keskin bir değişiklik süreci başlatılmıştır[7].
Yatırım tahkiminin ilk uygulandığı dönemlerde, yabancı sermaye ihtiyacını karşılayabilecek devletlerin halihazırda güçlü olan Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa Birliği devletleri veya Japonya gibi ülkeler olmasından bahisle yabancı yatırımların bir çeşit kapitülasyon olduğu yönünde görüşler bulunmaktadır[8]. Yatırımı yapacak kişilerin vatandaşı olduğu devletlerin yatırıma ev sahipliği yapacak devletlerden açıkça güçlü olması nedeniyle ev sahibi ülkelerin çıkarlarının; örnek olarak kalkınma amaçlı kısıtlamaların ve devletlerin egemenliklerinin güvence altına alınmasının güvence altına alınmasına özen gösterilmesi gerektiği savunulmuştur. Ev sahibi devletin egemenlik sınırları içerisinde yapılacak yatırımların da egemenliğin ölçüsüz veya keyfi olarak kullanımı ile karşı karşıya kalmaması adına güvence altına alınması ile yabancı yatırımlar da gelişmekte olan ülkelerde daha fazla görülmeye başlanmıştır[9].
Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunması (YKTK) anlaşmalarının günümüzde var olmaları ile yabancı yatırımcıların tahkime başvurma hakları oluşabilse de anlaşmaların yapılmasından önceki dönemlerde yatırımcıların kendi ülkeleri üzerinden uyuşmazlıkları çözebilmesi için iki devletin tahkimi gerekmekteydi. Günümüzde ise yabancı yatırımlar için özelleştirilmiş tahkim kurumları ve uygulamaları bulunmaktadır. YKTK kapsamında uluslararası yatırımcılar tahkime başvurabilecektir.
Yatırım tahkiminde uyuşmazlığın taraflarından birisi yabancı yatırımcı, diğer tarafı ise ev sahibi devlettir[10]. Yatırım tahkimine konu uyuşmazlıklarda devlet yatırımcı gibi özel hukuk kişisi yerine egemen devlet sıfatıyla hareket eder. Yatırım tahkimi, yabancı yatırımcı ile ev sahibi devlet arasında ortaya çıkabilecek uyuşmazlıklara karşı geliştirilmiş bir çözüm yöntemidir[11].
Tahkimin iki tarafın açık rızası ile gerçekleşebileceği sebebiyle, ev sahibi devletin de yatırım tahkimine yabancı yatırımcı gibi onayı olması gerekmektedir[12]. Ev sahibi devlet, uluslararası yatırım anlaşmaları, ikili yatırım anlaşmaları, serbest ticaret anlaşmaları veya uyuşmazlık çözüm yolu olarak uluslararası tahkime atıf yapılan çok taraflı anlaşmalar ile yatırım tahkimine rıza gösterilebilmektedir. Yabancı yatırımı konu alan birçok ikili anlaşma güncel olarak bulunmakta ve bu anlaşmalarda yabancı yatırımcıyla yaşanacak uyuşmazlıkların sübutunda uluslararası tahkime atıf yapılmakla beraber yabancı yatırımcıya uygulanacak muameleler düzenlenmektedir. Ev sahibi devletin herhangi bir anlaşması olmamasına rağmen yabancı yatırımcı ile imza altına alacağı anlaşma ile yatırım tahkimine rıza göstermesi de mümkündür.
İkinci Dünya Savaşı sonrası gelişmekte olan çoğu devlet, yabancı sermaye bakımından tercih edilmez hale gelmiştir. Dünya çapında yapılacak anlaşmalar ile gelişmekte olan ülkelerin yabancı sermaye ihtiyacı giderilmeye çalışılmıştır. Dünya Bankası tarafından “Çok Taraflı Yatırım Garanti Kuruluşu Anlaşması” hazırlanmış ve böylece yabancı yatırımların uğrayabileceği zararlara karşı koruma sağlanması için Çok Taraflı Yatırım Garanti Kuruluşu (MIGA) kurularak bir garanti fonu oluşturulmuştur. Yatırım fonu ile birlikte gelişmekte olan devletlere yabancı sermaye yatırımının riskleri azaltılmıştır. Dünya Bankası tarafından “Devletlerle Diğer Devlet Vatandaşı Kişiler Arasındaki Yatırım Uyuşmazlıklarının Haline Dair Konvansiyon” (ICSID Konvansiyonu) hazırlanmış ve bu konvansiyon uyarınca Yatırım Uyuşmazlıkları İçin Uluslararası Merkez (ICSID) kurulmuştur. Konvansiyon ile yabancı yatırımcı ile ev sahibi devlet arasında ortaya çıkabilecek yatırım tahkimine ilişkin uyuşmazlıkların çözüm tarzı düzenlenmiştir. Türkiye, MIGA Anlaşması’na ve ICSID Konvansiyonu’na birçok ülke gibi taraftır[13]. ICSID Konvansiyonu’na taraf olan devletler ve bu devletlerin ev sahibi olduğu yabancı yatırımcılar, aralarında oluşabilecek uyuşmazlıklarda ICSID tahkimi yoluna gidebilmektedir. ICSID Konvansiyonu sözleşme hükümleri Türkçe diline tercüme edilerek 3460 Sayılı Devletler ve Diğer Devletlerin Vatandaşları Arasındaki Yatırım Uyuşmazlıklarının Çözümlenmesi Hakkında Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun adıyla Türk hukukunda yerini almıştır[14].
II. ICSID TAHKİMİ VE ICSID TAHKİMİNE GÖRE YATIRIM KAVRAMI
ICSID Konvansiyonu, devletler ile yabancı devlet vatandaşı yatırımcılar arasında ortaya çıkabilecek uyuşmazlıkların çözümü konusunda özel bir kurumsal tahkim usulü öngörmektedir. ICSID Konvansiyonu’na üye ülkeler bakımında tahkim, ICSID Konvansiyonu ile kurulan ICSID tarafından idare edilebilecektir. ICSID, doğrudan doğruya tahkim incelemesini yapmak yerine sadece prosedürü yerine getirmekle görevlidir. Kural olarak ICSID tahkiminde de milletlerarası ticari tahkimde olduğu gibi taraflar kendi hakemlerini seçebilecek ve seçilen hakemler de bir baş hakem seçebilecektir. ICSID, hakem seçiminde yaşanacak olumsuzluklarda tahkime müdahil olabilmektedir.
ICSID, akit devletler ile diğer akit devletlerin tabiiyetleri arasında ortaya çıkan yatırım uyuşmazlıklarının çözümünü sağlamaktadır. Bir uyuşmazlığın ICSID tahkimi yoluyla çözümünde uygulanacak usul kuralları ICSID Tahkim Kuralları ile düzenlenmiştir. ICSID tahkimine konu uyuşmazlıkların yabancı yatırımdan kaynaklı olması gerekmektedir. Merkezin yargı yetkisi ve uygulanabilirliği ICSID Konvansiyonu m. 25 ile düzenlenmiştir[15]. İlgili madde ile ICSID başvuruları için aranan şartlar genel olarak düzenlenmektedir.
Yargı yetkisinin belirlenmesinde ise yatırım kavramı esaslı bir öneme sahip olsa da ICSID Konvansiyonu’nda herhangi bir şekilde yatırım tanımı yapılmamıştır[16]. Yatırım her ne kadar tam olarak tanımlanmasa da örnekler üzerinden kararlar verilebilmektedir, şöyle ki; yabancı yatırımcının ev sahibi devlette maden işletmesi gibi durumlar tartışmasız olarak yatırım olarak kabul edilir fakat bir yatırımcının ev sahibi ülkede tek bir oteli sadece satın almış olması yatırım olarak kabul edilmemektedir[17]. Somut olaylara bakıldığında ise her olayda yatırımın var olup olmadığının tespiti zorlaşabilmektedir[18], bu nedenle yatırımın varlığının tespiti için milletlerarası hukuk metotları ve içtihatlar kullanılmaktadır. ICSID hakemleri her ne kadar içtihatları kullanarak elde bulunan tahkim incelemesinde karar verebilseler de herhangi bir içtihatla bağlı olmadıklarından içtihatlar kesin olarak bağlayıcı nitelikte değillerdir.
Yatırım kavramının tanımında kullanılacak hukuk metotları, ise 1969 tarihli Viyana Andlaşmalar Hukuku Sözleşmesi[19] ilgili hükümleri ile tanımlanacaktır. İlgili sözleşmede bulunan m. 31 ile yorum yapılacaktır. İlgili madde ile elde edilen yorumun somut olaya uygulanabilir olmaması halinde ise ilgili sözleşme m. 32 ile belirtilen tamamlayıcı yorum araçları kullanılacaktır. Belirtilen maddelere göre genel kural olarak yorumlama yapılırken yorum gerektiren ifade veya kural için olağan anlam kullanılacak, ilgili ifade veya kuralın hangi anlamda veya amaçla kullanıldığı önem taşıyacaktır. Yapılacak yorum işlemlerinin her hal ve durumda iyiniyet çerçevesinde yapılması gerekmektedir[20].
Yatırım kavramına bir tanım getiren bazı ICSID hakem kararlarında ICSID Konvansiyonu’nun giriş bölümünde yer alan ifadeler dikkate alınarak yorumlama yapılmaktadır. Bir başka yorum tekniği ise ICSID Konvansiyonu’nun amacı değil lafzına bakılarak yatırım tanımı yapılmasıdır. Kullanılan bir başka yorum tekniği ise akit devletin egemenlik haklarının en az sınırlandırıldığı halin tespit edilmesi ile yatırım kavramının tanımı yapılmasıdır.
ICSID tahkimine başvurunun her yatırımcı tarafından yapılmamasının nedenlerinden birisi ise ICSID tahkiminin pahalı bir tahkim yolu olmasıdır. Ekonomik açıdan zayıflamış veya ekonomisi ICSID tahkimini kaldıramayacak yatırımcıların ICSID tahkimi yoluyla hak aramaları zorlaşmaktadır. Ekonomik açıdan ICSID tahkimine başvurmaya gücü olmayan yatırımcıların tahkim sonucunda haklı çıkacakları yönünde finansörleri ikna etmeleri halinde destek alarak ICSID tahkimine başvurmak hususunda destek almaları mümkündür[21].
A. Başvuru Şartları
ICSID Konvansiyonu m. 25 ile ICSID tahkimine başvurma şartları, ICSID yargı yetkisi ile birlikte düzenlenmiştir. Madde metnine göre ICSID tahkimine başvuruda bulunulabilmesi için üç (3) temel şart bulunmaktadır. İlk aranan şart, yatırım yapılacak ev sahibi devlet ile yatırımı yapacak yabancı yatırımcının mensubu/vatandaşı olduğu devlet ICSID Konvansiyonu’na taraf olmalıdır. İkinci şart ise, tarafların arasında oluşacak uyuşmazlıkta ICSID tahkiminin görüleceğine iki tarafın da rızası olması gerektiğidir. Üçüncü şarta göre ise ICSID tahkiminin uygulanması istenen uyuşmazlık bir yatırımdan kaynaklanmalıdır. Sayılan şartlardan birinin bulunmaması halinde uyuşmazlık ICSID tahkimine götürülemeyecektir.
ICSID Konvansiyonu m. 25/2 uyarınca Türkiye’de yatırım yapan bir akit devlet vatandaşı gerçek veya tüzel kişiler rızaların varlığıyla ICSID’e başvuru yapabilecekken, aynı şekilde Türk vatandaşı gerçek veya tüzel kişi de yatırım sözleşmesinde yabancı muamelesine tabi tutulacağı hususunda düzenleme olması ve diğer şartların yerine getirilmesi halinde Türkiye’de yapacakları yatırıma dayalı uyuşmazlıklarda ICSID’e başvurabilecektir[22].
ICSID Konvansiyonu m. 25 uyarınca, daha sonra tanımlanacak olan şemsiye hükümler olan YKTK hükümlerinde ICSID tahkimine atıf olması her uyuşmazlıkta rıza olarak sayılmayacak ve her uyuşmazlığın kaynaklandığı her yatırım anlaşmasında ev sahibi devletin ICSID tahkimin uygulanmasına rıza göstermesi gerektiği belirtilmektedir. Ev sahibi devletin kendi hukuk düzeninde yabancı yatırımlar ile ilgili oluşacak uyuşmazlıklarda ICSID tahkiminin uygulama alanı bulacağına dair hükmün var olması halinde ise ev sahibi devletin her anlaşmada ayrıca rızası aranmayabilir[23]. Türkiye’de yer alan Doğrudan Yabancı Yatırımlar Kanunu kapsamında herhangi bir şekilde uyuşmazlıkların hepsinde ICSID tahkimine gidilmesine rıza gösterilmemesi sebebiyle Türkiye’de yatırım yapacak olan yatırımcının, oluşabilecek uyuşmazlıklarda ICSID tahkimine gidebilmesi için yatırım anlaşması ile Türkiye’nin ayrıca rızasını alması gerekmektedir.
B. ICSID’in İşleyişi
Daha önce de belirtildiği üzere, ICSID’in görevi tahkimi kendi eliyle incelemektense prosedürleri yürütmek, teknik ve idari yönetimi sağlamak ve incelemeyi yapacak hakemlerle birlikte uzman kişilerin listesini sağlamaktır. Her ne kadar ICSID tarafından hakem listeleri tutulsa da listelenen hakemlerin ICSID tahkiminde hakem olmaları ve harici hakemlerin hakemlik yapamayacağı hususunda bir yasak ICSID Konvansiyonu m. 40 uyarınca bulunmamaktadır.
Uyuşmazlığın başvuru şartlarını taşıdığı hallerde ICSID tahkimine başvurmak isteyen davacı, ICSID sekreterliğine talebini bildirecektir. ICSID Konvansiyonu m. 36 uyarınca bildirecektir. Sekreterlik, şartların varlığına kabul getirdiği takdirde uyuşmazlığa uygun hakem heyeti ICSID Konvansiyonu m. 37 uyarınca oluşturulacaktır. Hakem heyeti tam olarak teşkil edilemezse kayıttan itibaren işleyecek ve kanunen 90 günlük sürede fakat taraf iradeleri ile değiştirilebilecek sürede oluşturulan İdari Konsey Başkanı tarafından taraflarca seçilemeyen hakemler atanacak ve böylece hakem heyeti teşkil edilmiş olacaktır. Hakem heyeti, yetkileri hususunda ICSID Konvansiyonu m. 41 uyarınca kendileri karar verecektir.
C. ICSID Tahkiminde Uygulanacak Hukuk
ICSID Konvansiyonu m. 42 ile anlaşmazlığın incelenmesi hususunda, tarafların üzerinde anlaşmaya vardıkları hukuk kuralları çerçevesinde hakem heyetinin inceleme yapacağı düzenlenmiştir. Milletlerarası tahkim incelemeleri kapsamında tarafların aralarında çıkan uyuşmazlık kapsamında tarafların hak ve borçları belirleneceğinden incelemenin esasına uygulanacak hukukun belirlenmesi önem taşımaktadır[24].
ICSID Konvansiyonu m. 42 uyarınca bir hukuk seçimi olmaması halinde devletlerle özel hukuk kişileri arasındaki tahkim incelemelerinin esasına uygulanacak hukukun ev sahibi sıfatına sahip ülkenin hukuku olduğu görülmektedir.
ICSID Konvansiyonu m. 44 uyarınca tahkim anlaşmasının usulüne uygulanacak hukuk belirlenmiş olsa da günümüzde ICSID Konvansiyonu m. 44’ün Türkçe tercümesine sahip olan 3460 Sayılı Devletler ve Diğer Devletlerin Vatandaşları Arasındaki Yatırım Uyuşmazlıklarının Çözümlenmesi Hakkında Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun m. 44’ün hatalı olduğu şeklinde görüşler bulunmaktadır[25]. Tercümenin hatasının, ICSID Konvansiyonu hükümlerinin herhangi bir şekilde dışına çıkılamayacağından bahisle oluştuğu belirtilmektedir. İlgili maddenin resmi tercümesi aşağıdaki gibidir:
“Hakemlik davası, taraflar başka biçimde anlaşmadıkları takdirde, bu bölüm hükümlerine ve tarafların hakeme gittikleri tarihteki hakemlik* kurallarına göre yürütülür. Bu bölümce veya hakemlik kurallarınca veya tarafların anlaştığı kurallarınca kapsanmayan bir sorun arz olduğunda, Heyet soruna çözüm bulur.”
Önerilen tercüme ise aşağıdaki gibidir:
“Tahkim yargılaması, bu bölüm hükümleri (ICSID Konvansiyonu’nun 3. Kısmının 4. Bölümü) ve taraflar aksi yönde anlaşmadıkları takdirde tarafların tahkim iradelerini beyan ettikleri tarihte yürürlükte bulunan Tahkim Kuralları uyarınca yürütülür. Bu bölüm hükümleri veya Tahkim Kuralları veyahut da tarafların üzerinde anlaşmaya vardıkları kuralların kapsamadığı usule ilişkin bir sorunun çıkması halinde, tahkim heyeti sorun hakkında karar verir.”[26]
Önerilen tercümede, ICSID Konvansiyonu kapsamında incelenen bir tahkimde yargılama usulü ICSID Konvansiyonu kapsamında kalacaktır. Taraflar, aralarında usul kurallarını değil, esasa uygulanacak hukuku seçmekte serbesttir. ICSID Konvansiyonu’nun devletlerarası bir anlaşma niteliğinde olması nedeniyle devletlerarası hukukun tatbiki söz konusu olmaktadır.
D. ICSID Hakem Kararlarına Karşı Yapılabilecek İşlemler
ICSID Konvansiyonu kapsamında hakem kararlarına karşı gidilebilecek yorum (interpretation), düzeltme (revision) ve geçersiz kılma (annulment) yöntemleri belirlenmiştir. ICSID Konvansiyonu ile belirlenen kurallar uyarınca, daha önce de belirtildiği üzere başka herhangi bir hukuk sisteminin kanun yolu kullanılamayacaktır.
Yorum yöntemi, ICSID Konvansiyonu m. 50 ile düzenlenmiştir. Yorum yönteminin uygulanabilmesi için madde metninden anlaşıldığı üzere hakem heyeti tarafından verilen kararın anlamı veya kapsamı hakkında taraflar arasında bir anlaşmazlık olması ve herhangi bir tarafın sekretaryaya yazılı başvuruda bulunması gerekmektedir. Kararın yorumlanması isteği normal şartlarda kararı veren heyete yapılırken heyetin varlığını sürdürmemesi halinde yeni heyet oluşturularak kararın yorumunun yapılması istenebilir. Eski kararı yorumlayan heyet, duruma göre eski kararın uygulanmasını durdurarak yeni karar verme yoluna gidebilir.
Kararın düzeltilmesi yöntemi, ICSID Konvansiyonu m. 51 ile düzenlenmiştir. Hakem heyetinin veya taraflardan birinin kendi ihmalinden doğmayan sebeple bilmediği ve kararı değiştirecek bir bilgiyi hakem heyeti tarafından kararın verildiği tarihten sonra öğrenildiği durumlarda bilgiyi edinen taraf, bilgiyi edindikten sonraki 90 gün ve kararın verilmesinden sonraki 3 yıl içerisinde sekretaryaya yazılı başvuruda bulunarak kararın düzeltilmesini talep edebilmektedir. Talep, normal şartlarda kararı veren heyete, heyetin varlığını sürdürmemesi halinde oluşturulacak yeni heyete karşı ileri sürülebilir. Eski kararı yorumlayan heyet, duruma göre eski kararın uygulanmasını durdurarak yeni karar verme yoluna gidebilir.
Hakem kararının geçersiz kılınması ICSID Konvansiyonu m. 52 ile düzenlenmiştir. Taraflardan birisi heyetin uygun bir şekilde oluşturulmadığı, heyetin yetkisini aştığı, heyet üyelerinden birinin rüşvet aldığı, mahkemenin temel kurallarından ciddi bir sapma yaşandığı, kararın gerekçelere dayandırılmaması hallerinden birinin veya birkaçının varlığı halinde kararın düzeltilmesini sekretaryaya yazılı başvuruda bulunarak talep edebilecektir. Rüşvet durumu dışında bulunan tüm haller, kararın verilmesinin ardından 120 gün ve her halde kararın verilmesinin ardından 3 yıl içerisinde geçersiz kılmaya tabii iken rüşvet durumunda rüşvetin ortaya çıktığı tarihten itibaren 120 günlük başvuru süresi bulunmaktadır. Tahkim heyetinin verdiği kararın geçersiz kılınmasına dair bir talep ortaya çıkarsa Dünya Bankası Başkanı tarafından ad hoc tahkimi yapılması için 3 hakem seçilir ve hakem heyeti ad hoc tahkimi uyarınca kurulur[27]. Yeni hakem heyeti şartların gerektirmesi halinde yeni karar verilene kadar eski kararın uygulanmasını durdurabilir. Kararın geçersiz kılınmasına dair talebin kabul edilmesi ile talep sahibinin isteminin olması halinde yeni bir heyet oluşturulabilecektir.
E. ICSID Hakem Kararlarının İcra Kabiliyeti
Tahkim kararının verildiği tarihten itibaren gerekli sürelerde iptal istemi veya itiraza uğramayan veya itiraz edilmesine rağmen itirazın reddedilmesiyle kesinleşen ve taraflar bakımından bağlayıcılık kazanan kararlar, ICSID Konvansiyonu m. 54 uyarınca akit devletlerde yerel mahkeme kararının nihai kararı gibi yerine getirilecektir. ICSID Konvansiyonu kapsamında halihazırda bir bağlayıcılık ve icra kabiliyetinden bahsedilmesi nedeniyle, ICSID tahkimi ile verilen kararlar ICSID Konvansiyonu’na taraf olan Türkiye’de ve Türk hukukunda mahkeme kararı niteliğine sahip olacak ve herhangi bir şekilde tanıma veya tenfiz davalarına ihtiyaç duymayacaklardır[28]. Anılı madde kapsamında açıkça anlaşılmaktadır ki, ICSID tahkimi taraflarından herhangi biri, tahkim incelemesine karşı devlet mahkemelerinde itiraz veya kanun yolu başvurusunda bulunamayacaktır.
Kararın uygulanması için tenfizine ihtiyaç duyulması halinde tahkim incelemesi taraflarından birisinin talebi halinde sekretaryadan temin edilecek onaylı karar sureti ile akit devletin belirleyeceği mahkemeye verilerek tenfiz işlemi yapılabilecek ve mahkemede sadece kararla ilgili tarafların ICSID Konvansiyonu kapsamındaki bağlayıcılıkları ve kararın sekretarya tarafından onaylanıp onaylanmadığı hususunda tespit yapılacak ve şartların tamamlanması halinde devlet hukukuna göre icrasını gerçekleştirecektir. Yapılacak tenfiz işlemi kararın geçerliliğindense Türk hukukundaki ilamlı icra vasfının kazandırılması adına yapılacaktır. ICSID tahkimi ile verilen kararın kesinlik teşkili nedeniyle yapılacak tenfiz incelemesi 1958 tarihli New York Konvansiyonu ve 5817 Sayılı Milletlerarası Özel Hukuk Kanunu[29] kapsamındaki hakem kararlarının tanınması ve tenfizinde uygulanacak hükümlerden farklı olacak ve sadece kararın yukarıda belirtilen taraflara bağlayıcılığı ve kararın onaylı sureti olup olmadığı araştırması yapılarak 2004 Sayılı İcra ve İflas Kanunu[30] kapsamında ilamlı icra kabiliyeti kazandırılacaktır.
Kararın icrasının yapılacağı tarafın devlet veya devlet kurumu olması hallerinde, icrai niteliğin elde edilmesinde sorunlar ortaya çıkabilmektedir. Kararın mahkemede tenfiziyle ilamlı icra niteliği kazandırılmasından önce devletten karar kapsamında tahkim incelemesinin diğer tarafının kazandıklarının talep edilmesi halinde kararın icrası zorlaştırılabilecektir[31]. Uygulamada, zorluklardan kaçınmak adına tahkim incelemesi kararı ile borçlu duruma gelen ülkenin malvarlığı her zaman kendi ülkesinin sınırları içerisinde olmadığından başka ülkelerdeki malvarlığı üzerinde tenfiz işlemi yapıldığı görülmektedir[32].
III. YATIRIM TAHKİMİNDE ORTAYA ÇIKAN SORUNLAR
Yerel mahkemeler ile her türlü tahkim incelemesinin en büyük ayırt edici unsurlarından biri olan gizlilik ilkesi bulunmaktadır. Gizlilik sonucunda kamuoyu, tahkim incelemesi süren bir uyuşmazlığın içeriği hakkında bilgi edinememekte, hatta herhangi bir şekilde tahkim incelemesinden kamuoyunun haberi olmayabilir. Tahkim incelemesinde ihtilaflar tamamen gizli tutularak duruşmalar üçüncü kişilere kapalı tutulabilmektedir. Gizlilik ilkesi ile tahkim incelemesi dış etkenlerden korunarak hızlı biçimde ilerleyecek ve tarafların ticari sırları güvence altında tutulabilecektir.
Milletlerarası ticari tahkimde ve yatırım tahkiminde bulunan gizlilik ilkesi, iki tahkim türünde farklı düşüncelerle karşılaşmaktadır. Milletlerarası ticari tahkimde tarafların sırlarının korunması için avantajlı bir durum varken yatırım tahkiminin tarafı olan devletin uyuşmazlık konusundaki tutumu, uyuşmazlık kapsamında yaptığı ödemeler gibi detaylar kamuoyunu ilgilendirmektedir[33].
Kamusal çıkarın varlığı nedeniyle gizlilik ilkesinin uygulanması her halde çelişkiler yarattığı açıkça ortadadır. Dünya Bankası Grubu tarafından kurulan ICSID tahkimlerine ilişkin bilgi ve belgeler genel çerçeveleriyle sekretarya tarafından kaydedilebilir ve kayıtlar internet sitesinde yayımlanarak kamuoyuna açık hale getirilebilmektedir.
A. Öngörülebilirlik Sorunu
Bir hukuki uyuşmazlığın daha önce görülmesinin ardından tekrar yargılama yapılması hususunda, yargılama yasağı, bağlayıcılık ve kesin delil teşkili halleri bulunmaktadır. Çalışmamızda yorum teknikleri bölümünde daha önce bahsedildiği üzere yatırım tahkiminde hakemler daha önceki kararlar ile bağlı değildir; bağlayıcılık sadece kararın verildiği taraflar üzerinde bulunmaktadır[34].
Tahkim aşamasında var olan kararların delil olarak gösterilmesinin engellerinden bir tanesi olan gizlilik ilkesi nedeniyle elde edilememesi ile ticari tahkimde önceki hakem kararlarının bağlayıcılığı bulunmamaktadır. Yatırım tahkiminde ise ticari tahkime kıyasla daha fazla hakem kararının erişime açık olmasına rağmen yine de hakem heyetlerinin önceki kararlara bağlı olmaması sebebiyle tahkime giden uyuşmazlığın sonucunun öngörülememesi sorunu ile karşılaşılabilmektedir. Daha önceki heyet kararlarının, hakemlerin halihazırda inceledikleri uyuşmazlığa dair verilecek kararla bağlı olmadıklarını fakat önceki kararların verilecek kararlar üzerinde etkili olduğu yönünde görüşler bulunmaktadır[35].
Çek Cumhuriyeti ile yabancı yatırımcı gerçek kişi arasında iki ayrı yatırım tahkimine başvurulmuş ve ilk tahkim incelemesinde haksız olduğu yönde karar çıkan gerçek kişinin ikinci tahkim incelemesinde haklı olduğu yönünde karar çıkması örnek olarak verilebilir[36]. 1991 yılında Çek Cumhuriyeti’nde kabul edilen yeni medya kanunu ile ortaya çıkan Medya Konseyi’ne radyo ve kuruluşlara lisans verilmesi yetkisi verilmiştir. 1993 yılında Meyda Konseyi tarafından Çek vatandaşları tarafından işletilen Central European Television 21 (CET 21) şirketine onay verilmiştir. CET 21 ise daha sonra Amerika vatandaşı Ronald Lauder’ın yetkilisi olduğu başka bir Alman şirketi ile birlikte çalışmak için görüşmeler yapılmıştır. Taraflar arasında bir anlaşmaya varılması için bir sözleşme taahhüdü yerine geçebilecek Momerandum of Association and Investment Agreement yapılmıştır. İlgili taahhüt ile şirketler birleştirilmiş ve Ronal Lauder’ın şirketi yüksek hisse sahibi olmuştur. Bir Çek vatandaşının birleşen iki şirkete ait kanallara ait şirketlerin müdürü olmasına karar verilmiştir. Ronald Lauder’ın yabancı yatırımcı olması sebebiyle daha avantajlı olması sonucunda Çin vatandaşı müdürün de Alman şirketin başka bir konumda yayım yapmasına izin vermesi sonucunda tarafların anlaşma taahhüdü ortadan kalkmıştır. Medya Konseyi ise Ronald Lauder’ın şirketinin lisansının var olması için daha önce şirketlerin birleştirilmesiyle ortaya çıkan şirketin çatısının altında çalışması zorunluluğu olduğunu ileri sürmüştür. Medya konseyi ayrıca sözleşmenin hazırlanmasına da katkıda bulunmuş ve nihayetinde bu sözleşmeyi onaylayarak lisans şartlarının ayrılmaz bir parçası haline getirmiştir. Çek Parlamentosu daha sonra medya yasasında değişiklik yaparak Medya Konseyi’nin lisansa daha fazla koşul getirmesine olanak sağlamıştır. Medya Konseyi artan gücü ile yabancı yatırımcının sözleşme taahhüdünün yapısını mahkeme eliyle değiştirerek yerli kanalın konumunu desteklemiştir. Ronald Lauder ise Amerika Birleşik Devletleri’nin Çek Cumhuriyeti ile arasında bulunan YKTK anlaşmalarına dayanarak Birleşmiş Milletler Uluslararası Ticaret Hukuku Komisyonu tarafından oluşturulan UNCITRAL model kanunu uyarınca Londra’da tahkime başvurmuştur. Tahkim heyeti Ronald Lauder’in şirketinin sahibinin değişmesi nedeniyle Lauder’ın zararlarının karşılanması talebini reddetmiştir. Daha sonra Stockholm’de Lauder’ın şirketi tarafından başlatılan tahkim ile Çek Cumhuriyeti 270.000.000,00-Amerikan Doları ve %10 faiziyle birlikte toplamda 355.000.000,00-Amerikan Doları ödemiştir.
Yukarıda verilen örnekte de görüldüğü üzere hakem kararlarının birbirlerine bağlayıcı olmaları gerektiği açıkça ortadadır[37].
B. Yarışan Yargılama Yerleri Sorunu
Yatırımcıların kendilerine en elverişli tahkim olanağını sağlayan anlaşmaları veya hukuk sisteminden fayda elde edebilmek adına işlem yapması nedeniyle yarışan yargılama yerleri sorunu oluşmaktadır. Yabancı yatırımcı firmaların anlaşmalarında kullanacakları hukuku ödeyecekleri verginin en az düzeyde kalacağı sisteme göre seçtikleri bilinmektedir.
Kuzey Amerika Serbest Ticaret Anlaşması (NAFTA) taslağı m. 11 uyarınca yatırımcının yapacağı esaslı faaliyet ile yatırımın bulunmadığı devlet arasındaki anlaşmaya dayanması halinde itiraz hakkı korunmuştur. Yabancı yatırımcıların yargı yerine ilişkin haklarını bahsedildiği gibi kötüye kullanmaları halinde yararlanılan YKTK anlaşmalarının da yargılama seçeneklerini kapsamlı tuttuğu durumlarda aynı uyuşmazlık için birden fazla yerde tahkime başvurulabildiği görülmektedir.
Yargı yerlerinde yaşanan uyuşmazlıkların bir başka sebebi ise yatırımcı şirkette tahkim yoluna başvurmak isteyen hissedarın herhangi bir şekilde hisse oranına bakılmaksızın tahkim yoluna gidebilmesidir ki bu şekilde YKTK anlaşmaları da tahkime başvuran hissedarın vatandaşlığının bulunduğu ülkeye göre değişiklik göstermektedir[38].
C. Tahkim Heyetinin Yapısal Sorunları
Tahkim hakem heyetleri kurulurken genellikle üç hakemden oluşur ve anlaşmazlık tarafları birer hakem önerir; önerilen hakemler ise heyet başkanı olmak üzere birlikte karar vererek bir hakem belirler. Eleştirilere göre tarafların birer tahkim hakemi olması ile daha önce belirlenen üçüncü hakemin kararını verdiği esnada hakemlerden birinin etkisi altında kalacağından bahisle iki hakemli tahkim yargılaması yapılması gerektiği belirtilmektedir[39].
Tahkim heyetinin üç hakem zorunluluğu sonucunda tahkim yargılamasının da ekonomik açıdan daha masraflı olduğundan bahisle iki hakem ile tahkim incelemesinin yükünün hafifleyeceği düşünülmektedir[40].
D. Demokratik İlkelerin İhlali
Yatırım tahkimi açısından sorun olarak görülen ve eleştirilen bir başka durum ise tahkim sonucunda devletlerin kuvvetler ayrılığı ilkesinin zedelendiği yönündedir. Kuvvetler ayrılığı ilkesine sahip bir ülkenin yürütme organının imzaladığı bir YKTK ile yargı organının gücünün kısıtlandığı belirtilmektedir[41].
E. Yabancı Yatırımcıların Tahkim Kurallarını Belirlemesi Sorunu
Gelişmekte olan ülkelerin yabancı sermayeye olan ihtiyaçlarının yabancı yatırımcılar tarafından hor kullanılması ile tahkim anlaşmasının tamamen yatırımcı lehine düzenlendiği yönündeki görüşler ile devletlerin tahkim anlaşmasından ortaya çıkan uyuşmazlıklarda dezavantajlı oldukları yönünde eleştiriler bulunmaktadır[42].
F. Şemsiye Hükümler Sorunu
Şemsiye hükümler, YKTK anlaşmasında var olan bir düzenleme nedeniyle ev sahibi olan devletin her yatırımcıya karşı taahhütlerini yerine getirmesi beklenmektedir. Şemsiye hükümlerde yer alan bir düzenleme ile ilgili olarak çıkan uyuşmazlıklarda yatırımcı ile ev sahibi devlet arasındaki uyuşmazlık anlaşma tahtında bir uyuşmazlık haline ve uluslararası hukukta incelenecek hale gelebilmektedir[43].
Şemsiye hükümlere aykırılık halinde ev sahibi devlet ile yatırımcı arasındaki uyuşmazlığın uluslararası çapta incelenmesi gerektiğinden, en ufak bir yatırım anlaşmasını dahi kapsayacak nitelikte şemsiye hükümlere yer verilmesi halinde sorunların baş gösterdiği belirtilmektedir[44].
IV. YATIRIM TAHKİMİNİN TİCARİ TAHKİMDEN FARKLARI
Milletlerarası tahkim, ticari tahkim ve yatırım tahkimi olarak ikiye ayrılırken tahkim anlaşmasının tarafları büyük önem arz eder. Milletlerarası ticari tahkimin tarafları tacir veya tacir gibi hareket eden devlet/devlet kuruluşlarından oluşurken milletlerarası yatırım tahkiminin bir tarafında yatırımcı ve diğer tarafında devlet bulunmaktadır[45].
Yatırım tahkiminin varlığından söz edilebilmesi için genellikle tahkim anlaşmasında ICSID tahkimine atıf yapıldığı görülse de UNCTAD tarafından 2009 yılı sonu toplanan verilere göre[46] yatırım tahkimine yönelik toplamda 357 adet yatırım tahkimi davasının %63 oranında ve 225 adetine tekabül eden kısmı ICSID tahkiminde görülmektedir. Kalan kısmın çoğunluğunun ise ad-hoc sistemi ile UNCITRAL kurallarına uygun tahkimde görüldüğü belirtilmiştir. 2015 yılında ise toplamda 337 adet ICSID tahkimi incelemesi olduğu belirtilmektedir.
Yatırım tahkiminde, tahkim anlaşmasına taraf ev sahibi devletin kuralları milletlerarası ticari tahkime oranla daha fazla uygulama alanı bulmaktadır, şöyle ki yatırımın yapılacağı devletin kuralları ile yatırımın şekilleneceği açıktır. Yatırım tahkiminde anılan nedenle ticari tahkime oranla devletler hukukunun tatbikinin daha fazla uygulandığı anlaşılabilmektedir.
Tahkim şartları, milletlerarası ticari tahkimde tahkim uyuşmazlığına konu esas sözleşmede veya tahkim koşullarını belirleyen ve esas sözleşmeye ek olan sözleşmede belirtilirken yatırım tahkiminde tahkim şartları şemsiye hükümlerle belirlenebilmektedir.
Ticari tahkim ve yatırım tahkimlerinde kural olarak hakem kararlarının diğer tahkim incelemelerinde herhangi bir şekilde bağlayıcı olmadığı görülmektedir. Her ne kadar ICSID Konvansiyonu m. 53 ve NAFTA m. 1136 ile kararların sadece tarafları bağlayıcı olduğu görülse de daha önce belirtildiği üzere yatırım tahkimine yönelik tahkim kararlarının ve özetlerinin kamuoyu ile paylaşılabilmesi fakat ticari tahkim kararlarının gizlilik ilkesi kapsamında paylaşımı olmaması nedenleriyle yatırım tahkiminde karar verilirken ticari tahkim kararlarına oranla daha yüksek sayıda önceki hakem kararlarına atıf yapıldığı anlaşılmaktadır[47].
Yatırım tahkiminin ticari tahkimden başka bir farkı ise ICSID tahkiminde kamu yararının gözetilmesi sebebiyle tahkim anlaşmasının tarafı olmayan üçüncü kişilerin davaya müdahil olabilmeleridir. ICSID tahkim kurallarına 2006 yılında yapılan ekleme ile m. 37 kapsamında davanın tarafı olmayan kişiler hakem heyetine dava ile ilgili yazılar yazabilmektedir[48].
SONUÇ
Dünya savaşlarının ardından ekonomik açıdan problem yaşayan ve kalkınamayan devletler için yabancı sermaye çok büyük arz etmektedir. Devletler, yabancı sermayenin ülkelerine akışını sağlamak için ekonomik, politik ve hukuki açılar başta olmak üzere istikrarı sağlamalıdır. Yabancı yatırımcılar tarafından cazip fırsatlar verilmesi ile devletler, ev sahibi devlet olarak yabancı yatırımcılarla anlaşabilecektir.
ICSID Konvansiyonu’na taraf devletler ve bu devletlerin birbirleriyle akdettikleri YKTK anlaşmaları kapsamında yabancı yatırımcı ile ev sahibi devlet arasında akdedilen yatırım sözleşmesinde veya sözleşmeye ek olarak akdedilen tahkim sözleşmesinde ICSID tahkimine atıf olması halinde ICSID tahkimi uygulanacaktır.
ICSID tahkimi ile yatırımcı ve ev sahibi devlet arasında tahkim incelemesi ICSID konvansiyonu ile belirlenen usul kuralları ve varsa tarafların aralarında belirledikleri esas hukuk seçimi ile tarafların seçmiş oldukları hakemler ve hakemlerin belirledikleri başkan olmak üzere hakem heyetinin incelemesi kapsamında yapılacaktır.
ICSID tahkimi sonucu verilecek nihai karar, ICSID Konvansiyonu’na taraf devletleri bağlayacak ve kendi mahkemelerinde verilmiş bir karar gibi bağlayıcı nitelikte olacaktır. ICSID tahkimi kararına karşı herhangi bir şekilde kanun yolu öngörülemeyecek, sadece ICSID Konvansiyonu ve Türk hukukunda kabul edilen 3460 Sayılı Devletler ve Diğer Devletlerin Vatandaşları Arasındaki Yatırım Uyuşmazlıklarının Çözümlenmesi Hakkında Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun m. 50, 51 ve 52 uyarınca belirlenen yöntemler uygulama alanı bulabilecektir.
KAYNAKÇA
ATAMAN FİGANMEŞE, İnci, Milletlerarası Ticari Tahkim ile Yatırım Tahkimi Arasındaki Farklar, Public and Private International Law Bulletin, 2011, C. 31, S. 1, s. 91-152.
AUST, Anthony, Modern Treaty Law and Practice, Londra, 2000.
AVŞAR, Melis, ICSID Konvansiyonu’na Göre Yatırım Kavramı, Public and Private International Law Bulletin, 2017, C. 37, S. 2, s. 95-140.
AYBAY, Rona, Kamu Hizmeti ve Uluslararası Tahkim, Ekonomik Forum, 1999.
BORN, Gary B., International Arbitration; Law and Practice, Alphen aan den Rijn, 2021.
COLLİER, John / LOWE, Vaughan, The Setllement of Disputes in International Law – Institutions and Procedures, New York, 2000.
ÇAL, Sedat, Uluslararası Yatırım Tahkimine Yönelik Kimi Eleştirilerin Değerlendirilmesi, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2018, C. 57, S. 4, s. 135-190.
DOĞAN, Adnan Tarık, Uluslararası Yatırım Tahkimi ve Üçüncü Kişi Finansmanı, Public and Private International Law Bulletin, 2022, C. 42, S. 2, s. 713-755.
PETERSON, Luke Eric, Bilateral Investment Treaties and Development Policy-Making, International Institue for Sustainable Development, 2004, s. 36.
SCHREUER, Christoph, Diversity and Harmonization of Treaty Interpretation in Investment Arbitration, Treaty Interpretation and the Vienna Convention on the Law of Treaties: 30 Years on, Boston, 2010, s. 129-151.
SORNARAJAH, Muthucumaraswamy, The International Law on Foreign Investment, New York, 2010.
STERN, Brigitte, The Contours of the Notion of Protected Investment, ICSID Review – Foreign Investment Law Journal, 2009, C. 24, S. 2, s. 534-551.
ŞANLI, Cemal, Uluslararası Ticari Akitlerin Hazırlanması ve Uyuşmazlıkların Çözüm Yolları, İstanbul, 2019.
TIMMER, Laurens J. E., The Meaning of “Investment” as a Requirement for Jurisdiction Ratione Materiae of the ICSID Centre, Journal of International Arbitration, 2012, C. 29, S. 4, s. 363-373.
VAN HARTEN, Gus, Investment Treaty Arbitration and Public Law, Oxford, 2008.
YANNACA-SMALL, Katia, Improving the System of Investor-State Dispute Settlement, OECD Working Papers on International Investment, 2006, S. 2006/01.
[1] R.G. 17.06.2003, S. 25141.
[2] ŞANLI, Cemal, Uluslararası Ticari Akitlerin Hazırlanması ve Uyuşmazlıkların Çözüm Yolları, İstanbul, 2019, s. 574.
[3] ŞANLI, s. 575.
[4] ÇAL, Sedat, Uluslararası Yatırım Tahkimine Yönelik Kimi Eleştirilerin Değerlendirilmesi, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2018, C. 57, S. 4, s. 138.
[5] R.G. 09.11.1982, S. 17863.
[6] Anayasa değişikliği kapsamında 13.08.1999 tarihinde yatırımlar açısından ek fıkra getirilen maddeler: m. 47, m. 125, m. 155.
[7] ÇAL, s. 139.
[8] VAN HARTEN, Gus, Investment Treaty Arbitration and Public Law, Oxford Monographs in International Law, Oxford, 2008, s. 13.
[9] ÇAL, s. 145.
[10] BORN, Gary B., International Arbitration; Law and Practice, Alphen aan den Rijn, 2021, s. 41
[11] ATAMAN FİGANMEŞE, İnci, Milletlerarası Ticari Tahkim ile Yatırım Tahkimi Arasındaki Farklar, Public and Private International Law Bulletin, 2011, C. 31, S. 1, s. 145.
[12] SORNARAJAH, Muthucumaraswamy, The International Law on Foreign Investment, New York, 2010, s.306.
[13] R.G. 06.12.1988, S. 20011.
[14] R.G. 02.06.1988, S. 19830.
[15] https://icsid.worldbank.org/sites/default/files/documents/ICSID_Convention.pdf. E.T. 27.11.2023. İlgili madde Türk hukukunda kabul edilirken “Merkezin yargılama yetkisi, akit ülkeler ile uyuşmazlık haliyle ilgili yazılı rızasını Merkeze sunmuş diğer akit devlet vatandaşları arasında yatırımlardan kaynaklanan hukuki uyuşmazlıkları kapsayacaktır” olarak Türkçe haline tercüme edilmiş ve bu şekilde kabul edilmiştir.
[16] TIMMER, Laurens J. E., The Meaning of “Investment” as a Requirement for Jurisdiction Ratione Materiae of the ICSID Centre, Journal of International Arbitration, 2012, C. 29, S. 4, s. 363
[17] STERN, Brigitte, The Contours of the Notion of Protected Investment, ICSID Review – Foreign Investment Law Journal, 2009, C. 24, S. 2, s. 535.
[18] AVŞAR, Melis, ICSID Konvansiyonu’na Göre Yatırım Kavramı, Public and Private International Law Bulletin, 2017, C. 37, S. 2, s. 103.
[19] Türkiye, 1969 tarihli Viyana Andlaşmalar Hukuku Sözleşmesi’ne taraf olmamıştır.
[20] AVŞAR, s. 104.
[21]DOĞAN, Adnan Tarık, Uluslararası Yatırım Tahkimi ve Üçüncü Kişi Finansmanı, Public and Private International Law Bulletin, 2022, C. 42, S. 2, s. 716.
[22] ŞANLI, s. 578-579.
[23] ŞANLI, s. 580.
[24] ŞANLI, s. 585.
[25] ATAMAN FİGENMEŞE, s. 112.
[26] ATAMAN FİGENMEŞE, s. 113.
[27] ICSID Konvansiyonu m. 52/3 ve Türkçe tercümesi olan 3460 Sayılı Kurulacak hakem heyetinin taşıması gereken şartlar Devletler ve Diğer Devletlerin Vatandaşları Arasındaki Yatırım Uyuşmazlıklarının Çözümlenmesi Hakkında Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun m. 52/3 ile kurulacak heyetin taşıması gereken nitelik ve nicelikler belirtilmiştir.
[28] ŞANLI, s. 591
[29] R.G. 12.12.2007, S. 26728.
[30] R.G. 19.06.1932, S. 2128.
[31] SORNARAJAH, s. 289.
[32] ŞANLI, s. 593.
[33] ÇAL, s. 147.
[34] COLLİER, John / LOWE, Vaughan, The Setllement of Disputes in International Law – Institutions and Procedures, New York, 2000, s. 262.
[35] SCHREUER, Christoph, Diversity and Harmonization of Treaty Interpretation in Investment Arbitration, Treaty Interpretation and the Vienna Convention on the Law of Treaties: 30 Years on, Boston, 2010, s. 140.
[36] İlgili karara dair inceleme için bkz: D’AGOSTİNO, Justin / JONES, Oliver, Energy Charter Treaty: a Step towards Consistency in International Investment Arbitration, Journal of Energy & Natural Resources Law, Vol. 25, No. 3, 2007, s. 226-230. Özet için bkz: https://en.wikipedia.org/wiki/CME/Lauder_v._Czech_Republic#:~:text=Lauder%20v.-,Czech%20Republic,arbitrators%20being%20%24501%2C370%2C20.), E.T. 28.11.2023.
[37] ÇAL, s. 158.
[38] YANNACA-SMALL, Katia, Improving the System of Investor-State Dispute Settlement, OECD Working Papers on International Investment, 2006, S. 2006/01, s. 17.
[39] AUST, Anthony, Modern Treaty Law and Practice, Londra, 2000, s. 291.
[40] ÇAL, s. 162.
[41] ÇAL, s. 162.
[42] PETERSON, Luke Eric, Bilateral Investment Treaties and Development Policy-Making, International Institue for Sustainable Development, 2004, s. 36.
[43] ÇAL, s. 165.
[44] SORNARAJAH, s. 433.
[45] ATAMAN FİGANMEŞE, s. 93.
[46] https://unctad.org/system/files/official-document/webdiaeia20103_en.pdf, s. 2, E.T. 30.11.2023.
[47] ATAMAN FİGANMEŞE, s. 143.
[48] ŞANLI, s. 585.
Comentários