ULUSLARARASI SATIM SÖZLEŞMELERİNDE VİYANA ANLAŞMASI KAPSAMINDA HASARIN İNTİKALİ
- Tevfik Mert SOLAK
- 10 Eyl 2024
- 11 dakikada okunur

1. GİRİŞ
1980 tarihli Milletlerarası Mal Satımına İlişkin Sözleşmeler Hakkında Birleşmiş Milletler Antlaşması veya günümüzde daha çok kullanılan adıyla Viyana Anlaşması, Türkiye’nin 2009 tarihinde anlaşmaya taraf olması ile Türk hukukunda yerini almıştır. Viyana Anlaşması Bölüm IV kapsamındaki m. 66, 67, 68, 69 ve 70 ile hasarın intikali hususları düzenlenmiştir. Hasarın intikali terimi üzerinde her ne kadar ileride durulacak olsa da hasara ilişkin sayılan maddeler ile herhangi bir zarar veya ziya halinde hasara hangi tarafın katlanacağı hususunda yeknesaklık oluşması amaçlanmıştır. Amaçlandığı hususu açıkça belirtilmiştir bu eylemin bir zorlama veya kesin kural olmadığı Viyana Anlaşması m. 6 kapsamında belirtildiği üzere istisnalar haricinde tarafların sözleşmelerinde Viyana Anlaşması kurallarını diledikleri gibi kısıtlayabilecekleri ve uygulamayabilecekleri belirtilmiştir.
Viyana Anlaşması, Türkiye’nin herhangi bir çekince koymadan kabul ettiği ve Resmi Gazete’de[1] yayımlanan bir anlaşmadır ve 01 Ağustos 2011 tarihinden itibaren Türkiye’de uygulanmaktadır.
Günümüzde tarafların hasarın intikali hususunda kullandıkları evrensel terimler INCOTERMS olarak yer almaktadır ve makalemizde Viyana Anlaşması uyarınca belirlenen hasarın intikali halleri belirtildiği gerekçesiyle yer almamıştır.
2. VİYANA ANLAŞMASI BAKIMINDAN ULUSLARARASI SATIM SÖZLEŞMELERİ
Uluslararası satım sözleşmeleri, yabancılık unsuru içeren satım sözleşmeleridir. Genel olarak uluslararası satım sözleşmelerinde diğer tarafa göre daha güçlü olan tarafın satım sözleşme kapsamında uygulanacak hukuka kendi milli hukukunun uygulanmasını istemesi ve bu konuda satım sözleşmesinin diğer tarafı üzerinde yadsınamayacak gücüyle bir sözleşme yapmaya zorlama halini getirebileceği ortadadır. Bu gibi nedenler dolayısıyla uluslararası satım sözleşmelerini yeknesaklaştırma çalışmaları yapılmıştır.
Viyana Sözleşmesi’nin giriş bölümünde de görüleceği üzere “farklı ekonomik, sosyal ve hukuki sistemleri dikkate alacak yeknesak kuralların kabul edilmesinin milletlerarası ticarette hukuki engellerin kaldırılmasına yardımcı olacağı ve milletlerarası ticaretin gelişmesini teşvik edeceği inancı içinde” yeknesaklaştırma çalışmaları yapılmıştır.
Viyana Anlaşması yer, kişi ve konu bakımından uygulama alanları bulur. Konu bakımından uygulama alanı bulması hususunda Viyana Anlaşması kapsamında uluslararası satım sözleşmesinin tanımına yer verilebilecektir.
A. Yer Bakımından Uygulama Alanı
Yer bakımından uygulama alanı kapsamında taraflar arasında akdedilen satım sözleşmesinin uluslararası niteliğe haiz olması gerekir. Satım sözleşmesinin yer bakımından uluslararası nitelikte sayılması için tarafların işyerlerinin farklı devletlerde olmaları ve bu devletlerin Viyana Anlaşması’na taraf olmaları veya kanunlar ihtilafı kurallarının taraf ülke hukukuna atıf yapması, işyerlerinin farklı devletlerde bulunduğunun bilinir veya bilinmesi gereken bir durum olması gerekmektedir.
B. Kişi ve Zaman Bakımından Uygulama Alanı
Uluslararası satım sözleşmesi tarafları özel hukuk süjeleri olan tüzel kişiler olabileceği gibi bir devlet veya devlet kurumu da olabilirler.
Zaman bakımından uygulama ise Viyana Anlaşması’nın yürürlüğe girmesine ilişkin m. 99/1 kapsamında düzenlenir. Viyana Anlaşması’nın yürürlüğe girdiği tarih ile bir satım sözleşmesine uygulanacağı tarih aynı olmayabilir[2]. Satım sözleşmesinin Viyana Anlaşması kapsamında değerlendirilebilmesi için sözleşme taraflarının devletlerinin Viyana Anlaşması’nı yürürlüğe koyduğu tarihte veya sonrasında satım sözleşmesinin akdedilmesi gerekir.
Viyana Anlaşması m. 100 kapsamında geriye yürümezlik ilkesi uygulanır ve taraf devlet Viyana Anlaşması’nı ne zaman yürürlüğe geçirdiyse o tarihten sonra yapılan satım sözleşmelerinde Viyana Anlaşması hükümleri uygulanabilir[3]. “Yapılan satım sözleşmeleri” lafzı her ne kadar sözleşmenin imza tarihi gibi görülse de zaman bakımından sözleşme konusu malın gönderilme tarihidir[4].
C. Konu Bakımından Uygulama Alanı
Viyana Anlaşması’nın ilk altı maddesinden konu bakımından uygulama alanı hususu açıkça belirtilmiştir. Her ne kadar m. 1/1 yer bakımından uygulama alanı olsa da sözleşmenin uygulamasına girmesi nedeniyle konu açısından da uygulama alanına girer.
Satım sözleşmesi kavramına Viyana Anlaşması kapsamında birden çok kez yer verilse de kavram herhangi bir şekilde tanımlanmamıştır. Genel olarak Viyana Anlaşması kapsamında yer verilen bilgiler ışığından Viyana Anlaşması kapsamında bir uluslararası satım sözleşmesinden bahsedebilmek için m. 30 ile satıcının borçları, m. 53 ile alıcının borçları, m. 31 ile malların teslimi, m. 35 ile numune üzerine satış, m. 73 ile art arda teslimli satım sözleşmeleri düzenlenmiştir ve bu maddeler kapsamında Viyana Anlaşması kapsamında bir uluslararası satım sözleşmesinin tanımı yaklaşık olarak yapılabilir.
İlgili maddelerde yapılan düzenlemelerle “Sözleşme ile satıcının kararlaştırılan malı teslim etme ve mal üzerindeki mülkiyeti devretme ve gerekiyorsa mal ile ilgili dökümanları verme borcu altına girdiği, buna karşılık alıcının da malı teslim alma ve kararlaştırılan semeni ödeme borcu altına girdiği sözleşmedir” şeklinde bir tanıma yer verilebilecektir[5].
3. HASAR ve HASARIN İNTİKALİ
A. Hasar Tanımı
Hasar, Türk Dil Kurumu sözlüğü kapsamında[6] “Herhangi bir olayın yol açtığı kırılma, dökülme, yıkılma gibi zarar” olarak tanımlansa da ticari anlamda daha çok “bir hadise, iş veya fiil sırasında meydana gelen zarar, ziyan”[7] olarak tanımlanabilir. 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu[8] m. 208 ile 236 arasında satım sözleşmesinde hasar ve yararın intikali düzenlenmiş olsa da herhangi bir şekilde “hasar” tanımı yapılmamıştır.
Hasar kelimesinin tanımı genelde doktrin ile yapılarak hukuk sistemlerinde yer almaktadır ki bunlar aşağıdaki gibi örneklendirilebilir:
· Alıcının veya satıcının davranışlarından kaynaklanmayan bir sebeple malların yanlışlıkla veya kaza sonucu kaybıdır[9].
· Hasar, satılan şeyin, taraflardan herhangi birinin sorumlu olmadığı sebeplerden dolayı telef olması veya değerinin azalmasıdır[10].
· Geniş anlamı ile hasar, şeye ârız olan ve onun kırılması, bozulması, kötüleşmesi, telef olması gibi sonuçlar yaratan zararlı halleri ifade eder. Dar anlamda hasar ise, sadece borç ilişkileri açısından kullanılan ve borcun doğumu ile ifası arasında geçen devrede edimin borçluya isnad olunamayan haller dolayısıyla (kusursuz olarak) imkânsızlaşması sonucunda ortaya çıkan ve taraflardan birini veya her ikisini tehdit eden bir tehlikeyi anlatmak için kullanılır[11].
Genel olarak doktrin tanımları kapsamında hasar sözleşme konusu malların taraflardan birine yükletilmeyen nedenlerle yok olması veya zarara uğraması olarak tanımlanacaktır[12]. Hasar, maddi edim hasarı ve semen hasarı olarak görülebilmektedir.
Maddi edim hasarı, sözleşme konusu malın hasara uğramasına rağmen satıcının gereği gibi ifa yükümlülüğünün olup olmaması hususuna yöneliktir; maddi edim hasarı henüz satıcının mal üzerinde sorumluluğu varken ortaya çıkarsa satıcının gereği gibi ifa yükümlülüğü devam eder[13]. Mal üzerindeki sorumluluk alıcıya geçtikten sonra ise satıcının ifa yükümlülüğü bitmiştir ve ortaya çıkacak hasardan alıcının sorumluluğu doğacaktır ki bu durumda da semen hasarı meydana gelebilecektir.
Semen hasarı, sözleşme konusu malda hasar olması halinde satıcının gereği gibi ifa yükümlülüğü kalmamasına rağmen alıcının sözleşmede kararlaştırılan semenin tamamını ödeme yükümlülüğü olmasıdır[14].
B. Hasarın İntikali
Sözleşmenin kurulması ile ifa edilmesi süresi içerisinde malın taraflara yükletilemeyen ve yukarıda tanımı yapılacak şekilde bir hasara uğraması durumunda taraflar arasında hasara katlanma yükümlülüğü oluşacaktır. Sözleşme kapsamında belirlenecek düzenlemeler kapsamında hangi tarafın bu yükümlülüğe yani hasara katlanacağı belirlenebilir.
4. ULUSLARARASI SATIM SÖZLEŞMELERİ KAPSAMINDA HASARIN İNTİKALİ
Hasarın intikali anı, Viyana Anlaşması m. 67, 68 ve 69 çerçevesinde hasarın geçiş anı incelenebilir. M. 67 açısından hasarın geçiş anını tespitinin malların taşınmasını içeren satım sözleşmesinin değerlendirilmesi gerekir. M. 68 uyarınca satım sözleşmesine konu mallar bakımından değerlendirme yapılması gerekir.
A. Madde 67 Kapsamında Değerlendirme
Uluslararası nitelikteki bir satış sözleşmesinin varlığında çoğunlukla mallar bir yerden bir yere taşınır ki bu durumda sözleşmeye taşıyıcı bir üçüncü taraf dahil edilebilmektedir[15]. Her taşıma işlemi birbirinden farklı olabilir ve çeşitli taşıma işlemlerine sahip olabilir. Genellikle günümüzde konteyner taşımacılığının yaygınlaşması ile tek bir konteyner hem tırlarla hem trenlerle hem gemilerle rahatlıkla taşınabilmekte ve bu gibi kombine taşıma işlemlerinde kolaylık sağlamaktadır.
Çeşitli taşıma işlemleri yani kombine taşıma işleminin varlığı halinde satım sözleşmesi tarafları taşıma işlemini bir tek taşıyıcı tarafından tek bir el ile yaptırabilir veya her taşıma işlemi için ayrı taşımacı ile anlaşabilecektir.
Malların taşınmasına dair hükmün yer aldığı sözleşmelere ilişkin Viyana Anlaşması m. 67/1 kapsamında temel kural olarak satıcı malları taşıyıcıya teslim ettiği anda hasar sorumluluğu alıcıya geçecektir. Yine temel kural olarak satıcı malları belirli bir yerde taşıyıcıya verecekse mallar taşıyıcıya teslim edilene kadar sorumluluk satıcıda kalmaya devam eder. Her halde m. 67/2 kapsamında malların üzerinde ayırt edici işaret, taşıma belgesi, alıcıya yapılacak bildirim veya herhangi bir yolla açıkça hangi sözleşmeye ilişkin olduğunu belirtmediği sürece hasar alıcıya geçemez.
Madde kapsamında önem arz eden an, malların bağımsız bir işletme olan taşıyıcıya fiilen nakledilerek zilyetliğin geçmesi anıdır. Her halde taşıyıcı satıcıdan bağımsız bir kişilik değilse hasar malın alıcıya teslimi anına kadar satıcının sorumluluğundadır.
6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu[16] altıncı kitabı kapsamında m. 917 ile sözleşme akdedilen taşıma işleri komisyoncusuna malların teslimi anında da hasarın alıcıya intikali halinin oluştuğu savunulmaktadır[17]. Bu tartışmaya uygun olarak tarafımızca da TTK m. 917/3 “komisyonculuk sözleşmesi ve eşyanın taşınmasına ait konularda taşıma sözleşmesine ilişkin hükümler taşıma işleri komisyonculuğuna da uygulanır.” uyarınca taşıma işleri komisyoncusuna malların tesliminin taşıyıcıya teslim gibi etki doğurması gerektiği anlaşılmaktadır.
Her ne kadar m. 67 temel kural olarak yer alsa da yukarıda da belirttiğimiz üzere m. 67/2 kapsamında malların ayırt edilmeden taşınması veya belgelerin alıkonulması ile malların bağımsız taşıyıcıya satım sözleşmesine uygun olarak verilmemesi istisnaları bulunmaktadır.
Her halde m. 67/2 ile belirtildiği üzere mallar üzerinde malların sözleşmeye istinaden hazırlandığını ve teslim edileceğini belirtecek ayırt edici bir işaret yoksa taşıma işlemi sırasında hasar alıcıya intikal etmez. Viyana Anlaşması m. 30, 31, 32, 33 ve 34 kapsamında da bu husus detaylıca belirtilmiştir. Bu haller bazen satıcı toplu satış gerçekleştirmesi nedeniyle malları toplu halde göndermesi gibi ortaya çıkabilmektedir ki bu durumda alıcılar arasında toplu sevkiyata dair hüküm varsa toplu sevkiyata dair ayırt edici işaret yer alması da satıcıyı hasar sorumluluğundan kurtaracaktır[18]. Toplu sevkiyatta hasar alıcılara intikal etmişse ve bir hasar meydana gelirse alıcılar hasara orantılı olarak katlanacaktır.
Malları temsil eden belgelerin alıkonması halinde 67/1 son cümlesi kapsamında hasarın intikalinde değişiklik olmaz. Mallar bağımsız taşıyıcıya teslim edildiğinde hasar alıcıya geçecektir.
B. Madde 68 Kapsamında Değerlendirme
Mallar, taşıma halindeyken uluslararası satım sözleşmesi kapsamında satılabilir. Taşıma hali devam ederken satım sözleşmesinin kurulduğu andan itibaren hasar sorumluluğu alıcıya geçer. Viyana Anlaşması ile paralel olarak TBK m. 208/1 kapsamında yarar ve hasarın zilyetliğin devri ile devri gündeme gelecektir.
Teslim anından anlaşma anına kadar hasar sorumluluğu satıcıda olsa da anlaşmanın yapılması halinde hasar sorumluluğu alıcıya geçecektir ve bu şekilde hasarın intikali gerçekleşecektir.
Her halde m. 68 ikinci cümlesi kapsamında koşulların haklı göstermesi halinde malların anlaşma ile değil alıcıya teslimi ile hasar sorumluluğu alıcıya geçebilir. Bahsedilen koşullar tam olarak Viyana Anlaşması kapsamında belirtilmemiştir. Doktrinde sigorta hususu koşulların gerçekleşmesi olarak yer almaktadır. Mallar taşıma işlemi sırasında satıcı tarafından sigorta ettirilmişse ve alıcı teslimle sigortayı devralırsa koşullar gerçekleşmiş olacaktır. Başka bir örnek olarak alıcı malların hasara uğrayıp uğramadığını bilmeyerek iyiniyetle geçmişe etkili sigorta yaptırırsa koşullar gerçekleşir ve hasar sorumluluğu malların alıcıya teslimiyle alıcıya intikal eder[19].
Hasarın ne zaman meydana geldiği hususu her somut olayda kesin olarak tespit edilemeyeceğinden Viyana Anlaşması kapsamında koşulların haklı göstermesi hususu kapsamında işlem yapılacak ve hasar sorumluluğu alıcıya geçecektir. Bu halde pratik olarak hasarın tespit edilemediği her durumda alıcının hasar sorumluluğuna katlanacağı belirtilmiştir, fakat her ne kadar işlem pratikleşmiş olsa da her durumda alıcının bu şekilde bir yükümlülük altına girecek olması tartışmaları beraberinde getirmektedir[20].
Viyana Anlaşması m. 68 ikinci cümlesi kapsamında “taşıma sözleşmesine ilişkin belgeler” olarak belirtilen belgeler m. 67 kapsamında belirtilen satım sözleşmesine ilişkin belgelerden farklıdır. Taşıma sözleşmesine ilişkin belgeler taşıma işlemine ait belgelerdir. Kombine taşımacılık işlemlerinde de mallarla birlikte taşıma sözleşmesine ilişkin belgeler de taşıyıcılar arasında el değiştirebilir.
Her halde satıcı tarafından satım sözleşmesinin akdedildiği anda malda hasar olduğu biliniyorsa veya bilinmesi gerekiyorsa m. 68 üçüncü cümlesi kapsamında alıcıya bilgi verilmemişse hasar alıcıya intikal etmez ve satıcıda kalır.
C. Madde 69 Kapsamında Değerlendirme
Viyana Anlaşması m. 69 ile, m. 67 ve m. 68 kapsamında değerlendirilmeyen hallere ilişkin inceleme yapılmıştır. Diğer iki madde kapsamına girmeyen satım sözleşmelerinde m. 69/1 uyarınca “hasar, alıcının malları teslim aldığı anda veya malları zamanında teslim almaması halinde malın tasarrufuna hazır bulundurulduğu ve teslim almayarak sözleşmeye aykırı bir davranışta bulunduğu andan itibaren alıcıya geçer.” düzenlemesi yer almaktadır. Madde kapsamında genel kural alıcının malları teslim aldığı anda hasarın intikal etmesidir. TBK m. 208/1 kapsamında ise zilyetliğin devri ile hasarın alıcıya intikal ettiği düzenlenmektedir.
Madde kapsamında malların alıcı tasarrufuna geçmeye hazır bulundurulmasına rağmen alıcının zamanında malları almaması nedeniyle ortaya çıkacak hallere ilişkin hasar da alıcıya intikal etmektedir ki bu hüküm alıcının malları işyerinde veya özel bir teslim yeri aranmayan yerlerde teslim almasına yönelik bir hükümdür[21].
Malların satıcının işyerinden farklı bir yerde alıcı tarafından teslim alınacağı hallerde teslim borcunun muaccel olduğu ve alıcının o yerde malların tasarrufuna hazır bulundurulduğundan haberdar olduğu anda hasarın alıcıya intikal edeceği m. 69/2 ile düzenlenmektedir. Örnek olarak taraflar arasında akdedilen sözleşme INCOTERMS ile düzenlenmişse ve satıcının sorumluluğu malları varış limanında gemiden boşaltmak ile bitiyorsa ve malları limanda boşalttığından alıcı haberdarsa hasar sorumluluğu alıcıya geçmiştir.
Satım sözleşmesi henüz ayırt edilmeyen mallara yönelik bir sözleşme ise bu malların sözleşmeye açıkça tahsis edildiği anda hasar sorumluluğu alıcıya intikal eder. Bu duruma örnek olarak kırkambar taşıma sistemi ile taşınan ve boşaltma limanında boşaltılacak kömür yükünün limandan kömürü satın almak isteyen alıcıya o anda sözleşme ile tahsis edilerek belirtilen kamyon dorsesine kömürün dökülmesi verilebilecektir.
C. Hasarın İntikalinin Hüküm ve Sonuçları
Malların hasara uğramasından doğan sorumluluğa ilişkin genel hüküm m. 66 ile düzenlenmektedir. Madde kapsamında birden fazla ihtimal ortaya çıkabilecektir. Hasar sorumluluğu alıcıya geçtikten sonra alıcının herhangi bir şekilde semeni ödemekten kaçınması mümkün değildir. Aynı şekilde hasar sorumluluğu alıcıya geçmeden önce mallarda hasar meydana gelirse alıcı semeni ödeme yükümlülüğü yoktur.
Hasar sorumluluğu alıcıya geçmiş olsa da hasarın meydana gelmesine satıcının bir eylemi veya eylemsizliği neden olmuşsa hasar alıcıya geçmeyebilir[22].
Viyana Anlaşması m. 70 kapsamında ise satıcının sözleşmeyi esaslı şekilde ihlal etmesi halinde m. 67, m. 68 ve m. 69 hükümleri alıcının ihlal dolayısıyla sahip olduğu hukuki imkanları alıcı aleyhine değiştirmez. Satım sözleşmesinde satıcı esaslı ihlal gerçekleştirirse alıcı satım sözleşmesine ilişkin olarak sözleşmenin ortadan kaldırılması, ikame mal teslimi, bedelden indirim, mallardaki hasarın giderilmesi ve diğer tazminatları talep edebilecektir. Bu madde ile hedeflenen amaç alıcının hasarın kendisine intikalinden önceki hukuki haklarına halel gelmemesidir.
Viyana Anlaşması m. 35 kapsamında da görüleceği üzere teslim edilecek malların sözleşmeye uygun olması gerekmektedir. Satıcı, malları satım sözleşmesinde belirttiği miktar ve kalitede ve türde, yine satım sözleşmesinde belirttiği muhafaza sistemiyle teslim etmelidir. Aksi takdirde mallar sözleşmeye uygun olmayacak ve hasar sorumluluğu alıcıya geçtikten sonra hasar meydana gelse bile satıcı sorumlu olacaktır.
Madde 36 kapsamında satıcı, hasarın alıcıya geçmesinden sonra belirli bir süre için garanti vermiş olabilir. Garanti ile satım sözleşmesine konu malların amacına uygun olarak garanti süresi içerisinde kendisini muhafaza edeceği borcu doğar. Hasar sorumluluğu alıcıya geçmiş olsa da garanti süresi içerisinde malların hasara uğramasından satıcı sorumlu olabilecektir.
SONUÇ
Uluslararası satım sözleşmeleri, yabancılık unsuru taşıyan satım sözleşmeleridir. Uluslararası satım sözleşmeleri genellikle bir malın bir yerden bir yere teslimini gerektirir ve bu teslim edilecek malların teslimi sürecinde ortaya çıkabilecek hasarların satıcı ile alıcı arasında taksim edilmesi gerekmektedir. Viyana Anlaşması ile bu gibi uluslararası nitelikteki satımlarda hasar sorumluluğunun hangi tarafta olduğunun belirlenmesi konusu yeknesaklaştırılması amaçlandırılmıştır.
Viyana Anlaşması m. 67, m. 68 ve m. 69 ile taraflar arasında çıkacak olan hasara ilişkin uyuşmazlıklarda izlenecek yol belirlenmiş ve makalemizde detaylıca açıklanmıştır. Her ne kadar belirtilen maddeler taraflar arasında akdedilen satım sözleşmesine uygulanabilir olsa da taraflar kendi iradeleri ile hasarın intikalini belirleyebilirler.
Makalemizde yer aldığı üzere satıcı ve alıcı arasında gerçekleşen satım sözleşmesine binaen hasar sorumluluğu alıcıya geçtikten sonra satıcının herhangi bir eylemi veya eylemsizliği nedeniyle malda hasar oluşursa alıcının sorumluluğu olmayacak ve hatta satıcı tarafından verilen garanti süresi içerisinde malda oluşacak hasarlardan da satıcı sorumlu olacaktır.
İÇİNDEKİLER
ARAL, Fahrettin / AYRANCI, Hasan, 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’na Göre Hazırlanmış Borçlar Hukuku Özel Borç İişkileri, Ankara, 2012
ATAMER, Yeşim M., Uluslararası Satım Sözleşmelerine İlişkin Birleşmiş Milletler Antlaşması (CISG) Uyarınca Satıcının Yükümlülükleri ve Sözleşmeye Aykırılığın Sonuçları, İstanbul, 2005.
BIANCA, C. Massimo / BONELL, Michael Joachim, Commentary on the International Sales Law, Milan, 1987.
DOĞAN, D. Mehmet, Büyük Türkçe Sözlük, İstanbul, 1996
ÖNER, Özlem, Viyana Satım Sözleşmesi’nin Uygulanma Alanı, Yorumlanması ve Bağlayıcılığı, Türkiye Adalet Akademisi Dergisi, 2017, Y. 8, S. 31, s. 801-835.
TOKER, Ali Gümrah. 11 Nisan 1980 Tarihli Uluslararası Taşınır Mal Satımına İlişkin Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’nin (Viyana Sözleşmesi) Uygulama Alanı, 2015, Ankara
YELMEN, Adem, Milletlerarası Mal Satımına İlişkin Sözleşmeler Hakkında Birleşmiş Milletler Antlaşmasına Göre Hasarın İntikali, Cevdet Yavuz’a Armağan, s. 2949-2966.
ZEYTİN, Milletlerarası Mal Satım Sözleşmeleri Hukuku – CISG, 2015, Ankara.
[1] R.G. 07.04.2010, S. 27545
[2] Viyana Satım Sözleşmesinin Uygulama Alanı Field Of Application Of Vienna Sales Convention,
[3] TOKER, Ali Gümrah. 11 Nisan 1980 Tarihli Uluslararası Taşınır Mal Satımına İlişkin Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’nin (Viyana Sözleşmesi) Uygulama Alanı, 2015, Ankara, s. 140.
[4] ZEYTİN, Milletlerarası Mal Satım Sözleşmeleri Hukuku – CISG, 2015, Ankara, s. 66
[5] ÖNER, Özlem, Viyana Satım Sözleşmesi’nin Uygulanma Alanı, Yorumlanması ve Bağlayıcılığı, Türkiye Adalet Akademisi Dergisi, 2017, Y. 8, S. 31, s. 815.
[6] https://sozluk.gov.tr, E.T. 25.05.2024.
[7] DOĞAN, D. Mehmet, Büyük Türkçe Sözlük, İstanbul, 1996, s. 466.
[8] R.G. 04.02.2011, S. 27836.
[9] BIANCA, C. Massimo / BONELL, Michael Joachim, Commentary on the International Sales Law, Milan, 1987, Art. 66.
[10] ARAL, Fahrettin / AYRANCI, Hasan, 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’na Göre Hazırlanmış Borçlar Hukuku Özel Borç İişkileri, Ankara, 2012, s. 73.
[11] AKINTÜRK, Turgut, Satım Akdinde Hasarın İntikali, Ankara, 1986, s. 22-26.
[12] YELMEN, Adem, Milletlerarası Mal Satımına İlişkin Sözleşmeler Hakkında Birleşmiş Milletler Antlaşmasına Göre Hasarın İntikali, Cevdet Yavuz’a Armağan, s. 2951
[13] ATAMER, Yeşim M., Uluslararası Satım Sözleşmelerine İlişkin Birleşmiş Milletler Antlaşması (CISG) Uyarınca Satıcının Yükümlülükleri ve Sözleşmeye Aykırılığın Sonuçları, İstanbul, 2005, s. 259.
[14] ATAMER, s. 260.
[15] YELMEN, s. 2953.
[16] R.G. 14.02.2011, S. 28946.
[17] YELMEN, s.2955.
[18] YELMEN, s. 2957.
[19] BIANCA / BONNEL, Art. 68, Rn. 2.2.
[20] YELMEN, s. 2959.
[21] BIANCA / BONNEL, Art. 69, Rn. 2.1.
[22] YELMEN, s. 2962.
Comments